Dilek: Tamam
Oğuz, yeter! Biliyorum resim sevmiyorsun. Ama bize izin ver, biz gezelim.
Koskocaman bir galeri. Hem bak, garson geliyor. Hadi sen bir şey iç.
Oğuz: Tamam.
Bence bu acayip tablolara bakmaktan daha iyidir.
Atakan: Ne?
Acayip mi? Bunlar Fikret Mualla’nın tabloları. Bütün İstanbul bu tabloları
görmek için can atıyor.
Dilek: Sanat
eleştirmenlerine göre donemin en başarılı ressamlarından biridir Fikret
Mualla. Hala onu Van Gouge’a benzetenler bile var!
Oğuz: Sizce
güzel de bana göre bir kere çok renkli. Bir de şuna bak, insanlar mavi
yüzlü...
Atakan:
Sanatlara göre her şey mümkündür. Hayal gücünün bir sınırı yoktur.
Oğuz: Şu
resim fena değil, ama çocukça. Sence öyle değil mi, Dilek?
Dilek: Aman,
Oğuz, çocukça mı? Usta işi bir tablo bu. Üstelik de çok ünlü. Hem ‘resimden
anlamıyorum’ diyorsun, hem de resimler hakkında yorum yapıyorsun.
Çocukçaymış!
Bence önce öğren, sonra konuş!
Oğuz: Beni
zorla getirdiniz, şimdi de kızıyorsunuz!
Atakan:
Kızmıyoruz, ama biz bu resimleri görmek için saatlerce galeri kapısında
bekledik, Fikret Mualla’nın tablolarını görmek her zaman mümkün olmuyor!
Oğuz: Tamam,
tamam! Ben resimden anlamıyorum. Madem her kes bu kadar beğeniyor, her halde
iyidir.
Dilek: Oğuz,
bak! Burada Fikret Mualla’yı anlatan bir yazı var. Hadi gel, okuyalım!